Türkiye ekonomisinin şu anda yaşamakta olduğu çok boyutlu kriz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi eseri ve onun tercihleriyle bir çıkmaz sokağa sürüklenen ekonomimizin bu kafayla krizden çıkması olanaksız görünüyor ama bugün çok farklı bir alanda Erdoğan’ı bekleyen zor sınava odaklanmak istiyorum.
Jeopolitik alanda yaşanmakta olan önemli gelişmeleri çok yakından izleyen bir yorumcu değilim ama başta ABD olmak üzere Batılı güçlerin dünyaya yön verme kapasitesinin giderek azaldığı bir ortamda başta Çin ve Rusya olmak üzere bazı diğer ülkelerin kendilerine yeni bir rol biçmeye çalıştığının farkındayım.
Erdoğan döneminde Türkiye’nin bu sahnede görünmek için ciddi çaba harcadığı da bir gerçek. Sayın Erdoğan’ın artı ve eksileriyle, dünyada kendinden söz ettiren siyasi liderlerden biri olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Şu anda dünya gündeminin bir numaralı konusu haline gelen Rusya-Ukrayna krizinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı zor bir sınavla karşı karşıya getirmesi olası görünüyor. Halen Singapur Üniversitesi’nde kıdemli öğretim üyesi olarak görev yapan tanınmış gazeteci James M. Dorsey’in yazdığına göre, Türkiye bu krizden etkilenecek ülkelerin başında geliyor. Türkiye hem NATO üyesi, hem de Rusya ve Ukrayna dahil, Karadeniz’de en uzun sahile sahip olan ülke. Ayrıca Karadeniz’de keşfettiği yeni alanlardan petrol çıkarmayı hedefliyor.
Suriye’de yaşananlar Erdoğan ile Rusya lideri Putin arasında yakın ilişkiler kurulmasına vesile oldu ve her iki lider de bu sıradışı ilişkinin sürmesine özen gösterdi. Rusya’nın 2014 yılında bir oldubittiyle Kırım’ı ilhak etmesi ise bu özeni tehdit edebilecek bir gelişme oldu. Türkiye’nin Kırım’ın ilhakını kabul etmemesi, Ukrayna’ya askeri destek sağlaması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son gelişmeler üzerine Ukrayna’ya resmi bir ziyaret yapması da kimilerine göre ikili ilişkilerin geleceğine gölge düşürebilecek gelişmeler.
Rusya’nın Ukrayna’da ABD ve Batı dünyasının çok ciddi ekonomik yaptırımlar uygulamasına yol açacak adımlar atması halinde Türkiye’nin de bundan olumsuz etkilenmesi söz konusu olabilir.
Rusya Devlet Başkanı Putin ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında iyi ilişkiler kurulmasında, her iki liderin de Batı’nın liberal demokrasi modeline rakip olabilecek ororiter ‘tek adam’ rejimlerini tercih etmelerinin önemli payı olabilir. Her ikisi de Batı’ya güven duymuyor ve ülkelerini başarılı bir geleceğe taşıyacak yeni nesil ekonomik reformları yapabilmiş değiller. Rusya’nın hatırı sayılır bir petrol ve doğalgaz ihracatçısı olması şimdilik durumu kurtarıyor ama ekonomik geleceği çok parlak görünmüyor. Bu nedenle Putin’in ‘tek adam’ olarak yola devam edebilmesi için Ukrayna krizi gibi krizler yaratarak puan toplaması gerekebiliyor.
Erdoğan’ın bu konudaki hareket alanı çok daha sınırlı ama o da başta İslam dünyası olmak üzere etki alanını genişletmek için fırsat kollamaktan geri durmuyor.
Rusya-Ukrayna krizinde bundan sonra yaşanacak gelişmeler her iki liderin geleceğini etkileyecek gibi görünüyor. Özellikle Rusya ile Ukrayna arasında savaş çıkması halinde, bir süredir diken üstünde ABD Merkez Bankası’nın faiz kararlarını bekleyen hisse senedi borsalarında ciddi bir çöküş yaşanması dünya ekonomisini sarsabilir ve Türkiye’yi de olumsuz etkileyebilir. Bu olasılığı da gözardı etmemek gerekiyor.